Futbolun bilge insanı Özkan Sümer!

Türkiye’de “altyapı” kavramının olmadığı yıllarda büyük bir devrim yaparak Türk futbolunun çehresini değiştiren, küçük bir şehirden attığı büyük adımlarla tüm ülkede sporun her alanında gelişimin öncüsü olan Özkan Sümer’i anlatmak keşke bu 4 kelime ile mümkün olsaydı.

‘Hocam nasıl yapalım?’

Hayatı boyunca en çok duyduğu soru olabilir Özkan Sümer’in… Onu anlatmaya böyle başlamak istedim çünkü o her Trabzonlu’nun, her Trabzonsporlu’nun gerçek manada akıl hocasıydı. İşler yolunda gitmediği her dönem kapısı çalınan ismiydi.

‘Camia büyüğü’ diye bir tabir vardır ya Türk futbolunda. İşte bunların en büyüğü Özkan Sümer’di Trabzon’da. Bir futbol entelektüelini yitirdi Türkiye. Özkan Hoca’nın adımı çağın her zaman bir tık ilerisindeydi. Fikirleri ve düşüncelerini futbol sahasının dışına taşıyan, özgün bireylerin gelişimini önemseyen, bu gelişime katkı yapmaktan haz duyan bir adamdı.

ÇANTASINDAN ÇIKARIP KİTAP VEREN TEKNİK ADAM

Kendisini anlaması için oyuncusuna çantasından çıkarıp kitap veren kaç teknik adam tanıyoruz?

Kulübede küfür eden, sinirlenen, bağıran, çağıran, kazanmak için her şeyi yapan Özkan Hoca tüm bunların yanında Diyojen felsefesinden bahsederek futbolcusunun ufkunu açmaya çalışan sosyal zekası müthiş gelişmiş bir profildi.

Şahsına münhasır kelimesinin vücut bulmuş hali kimdir diye sorsalar; futbolda Özkan Sümer’i 1 numaraya yazmak gerekir.

Futbol endüstrisinin o ikinci büyük şehri olan Trabzonspor’un bana göre ikinci kurucusudur.

Herkes, ‘Yıldız görmek isteyen gökyüzüne baksın’ sözünü hatırlar ama hem kendisini hem de camiayı en iyi şu sözü anlatır;

“Trabzon, başarısını ve varlığını miras almamış, kendisi yaratmıştır”

‘KÜÇÜK BEYİNLİLER BÜYÜK TOPLA, BÜYÜK BEYİNLER KÜÇÜK TOPLA OYNAR’

Özkan Hoca karakteri ve hazır cevaplarıyla her zaman bir fenomen olarak görülmüştür. Kendisiyle ilgili güldüren ve düşündüren bir çok hikaye anlatılır.

Trabzon’da futbol topundan başka bir şeyin konuşulmadığı yıllarda alt yapıdaki oyuncular toplanıp ‘tenis’ oynayan Özkan Hoca’yı izlemeye gitmişler.

Kortun etrafında toplanan oyuncuları görünce ‘hayırdır’ diye soran Sümer’e oyuncular, ‘Hocam tenis oynayacakmışsınız. İzlemeye geldik’ şeklinde cevap verince efsane hoca şu cevabı veriyor; ‘Evet küçük beyinliler büyük topla, büyük beyinliler küçük topla oynarmış.’

Sümer, çocukluğunda Maçka sokaklarında teneke kutularla oynayarak başladığı futbolda bilge adam olmayı başarmış, ‘Baba Hakkı’ ve ‘Büyük Fikret’ gibi isimlerle beraber adını tarihe yazdırmayı başarmış ender bir semboldü.

Bordo mavili kulübün kuruluşundan bu güne kadar her mihenk taşında imzası olan Sümer’i en çok, dinlerken büyük keyif aldığımız teknik direktörlük anılarıyla hatırlayacağız.

‘AL BU TOPU DA KAYBET LEMİ’

Futbolculuk döneminde kendisinden en çok çeken isimlerden biri olan Lemi Çelik canı ciğeri olan hocası ile anılardan birini şöyle anlatıyor;

“Bir maçta çok top ve ikili mücadele kaybettim, pas hataları yaptım. Çok kötü oynadım. 1 gün sonra yenileme idmanı var, Özkan (Sümer) Hoca herkesi orta sahaya topladı, maçın kritiğini yapıyor. Malzemeci Ömer’i çağırdı: “Oğlum oradan bir top getir.” Sonra takıma “Arkadaşlar size dünyanın en iyi sihirbazını takdim edeceğim” dedi. Bana döndü: “Ulan oğlum! Tüm topları kaybettin. Senden daha iyi sihirbaz dünyaya gelmemiştir. Al bu topu da kaybet, herkes görsün!”

DİSİPLİN VE ADALETİ GÖSTEREN ÖĞRETMEN

Özkan Hoca’nın adalet terazisi hiç şaşmazdı. Disiplinli ve adildi. ‘Fenomen’ görevdeyken herkes aynı tip giyecek, hiç kimse farklı çorap bile giymeyecek, masaya aynı anda oturulacak ve aynı anda kalkılacaktı. Yenilikçi bir duruşu vardı. İdmanlardan sonra sesli konuşana, farklı giyinene, sert ve hatta yavaş ikili mücadeleye girenlere bile ceza verdiği söylenir. Hayata dair şeylerin futbol sahasında öğretildiği zamanların en büyük pusulası diyebiliriz onun için.

Özkan Hoca’nın muzipliğini en iyi anlatan hikayelerden biri dönemin gol kralı Ali Kemal Denizli ile yaşadığı diyalogla anlatılır;

Bir maç öncesi oyuncularını yapacaklarını anlatan Özkan Hoca lafı dolaştırıp Ali Kemal’e getirir ve ‘Ali Kemal, top sana geldiği zaman hemen rakibe veriyorsun topu’ der. Şaşıran Ali Kemal, ‘Nasıl yani hocam? Neden?’ diyerek karşılık verir. Özkan Hoca da o efsaneleşen cevabı yapıştırır; ‘Lan rakipten 2 dakikada top alıyoruz senden yarım saatte alamıyoruz!’

‘BİR AKREP ORADA BİR AKREP BURADA’

Trabzonspor’un efsanesi Ali Kemal Denizci, Özkan Sümer’i şu sözlerle anlatıyor;

‘Sürekli olmayan bir şeyi icat ederdi. Çok hazır cevaptı bir de… Bir şey söylerdin, onu öyle güzel evirip çevirirdi ki ikna ederdi seni. Bir gece köy evinde eşiyle yatıyor. Uyurken suratına ‘pat’ diye bir şey düşüyor. Bir bakıyor ki tavandan akrep düşmüş. Hemen karısını uyandırıyor ve ”Allahım, bir akrep orada bir akrep burada ben sana ne ettim’ diyor. Saha içinde de oyuncuları deli ederdi. Bir gün maç oynanıyor ben de yardımcıyım. Özkan Hoca sürekli bağırıp çağırıyor. Hakem de uyardı. Bir oldu, iki oldu. En son ben hakeme ”Hocam, şunu at da sen de kurtul, biz de kurtulalım” dedim.

Dinlemekten en çok keyif aldığım hikayelerden biri de kendisinin yetiştirdiği ve altyapıdan Trabzonspor A Takımı’na çıkarttığı Hasan Üçüncü ile arasında geçen sohbettir.

Kariyerinin hiçbir aşamasında Özkan Hoca’nın gözüne giremeyen Hasan Üçüncü bir gün antrenman öncesi hocasının yanına giderek ‘Günaydın’ der. Özkan Hoca ise kendisine has bir şekilde şu cevabı verir; “Bana günaydın deme Hasan, bana futbolu bıraktım de.”

*Bu haber Sözcü-Skor sitesinden alınmıştır

Start a Conversation

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir